EFENDİOĞLU VS TÜRKİYE KARARI

AİHM

EFENDİOĞLU - TÜRKİYE DAVASI


İçtihat Metni

EFENDİOĞLU - TÜRKİYE DAVASI

2. DAİRE

(Başvuru no: 3869/04)

KARAR

STRAZBURG

KARAR TARİHİ:27 Ekim 2009

İşbu karar AİHS'nin 44/2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Şekli düzeltmelere tabi olabilir. 

USUL

Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan 3869/04 no'lu davanın nedeni, T.C. vatandaşı Şükrü Efendioğlu'nun ("başvuran") Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne, 7 Ekim 2003 tarihinde, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Dair Sözleşme'nin ("AİHS") 34. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurudur.

Başvuran, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ("AİHM") önünde, İstanbul Barosu avukatlarından I. Kahraman tarafından temsil edilmiştir.

OLAYLAR

DAVANIN KOŞULLARI

Başvuran 1930 yılında doğmuş, Erzurum'da ikamet etmiş ve 11 Haziran 2009 tarihinde vefat etmiştir. 

Başvuran, 6 Nisan 1989 tarihinde İstanbul'da bulunan 5784 parsel sayılı arsayı satın almıştır. Arsa daha sonra beşe bölünmüştür (parsel no. 13320, 13321, 13322, 13323 ve 13324).

1993 yılında Ümraniye Belediyesi'nin tapu kaydına şerh koydurması üzerine, başvuran, 13324 parsel numaralı taşınmazın altından su isale hattı geçtiğini öğrenmiştir.

A.Başvurana ait 13324 parsel numaralı tapu kaydının iptaline ilişkin kovuşturma 

12 Nisan 2000 tarihinde, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), başvurana ait taşınmazın tapu kaydının iptali ve kendi adına tescili için Üsküdar Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açmıştır. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi, taşınmazın altına su isale hattı döşenmesi nedeniyle söz konusu taşınmaza 1970 yılından beri fiilen el konulduğunu, dolayısıyla 2942 No.lu Kanun'un 38. maddesi uyarınca taşınmazın kendi adına tescil edilmesi gerektiğini belirtmiştir. 

Yargılama sırasında, bir bilirkişi heyeti delilleri incelemiş ve mahkemeyle birlikte olay yeri incelemesi gerçekleştirmiştir. 17 Temmuz 2001 tarihinde, bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda, diğer hususlar meyanında, söz konusu arsa değerinin 305,972,500,000 TL olduğu belirtilmiştir. Rapor ekinde ise 13324 parsel numaralı taşınmazın fiilen yol olarak kullanıldığı kaydedilmiştir. 

28 Aralık 2001 tarihinde, Üsküdar Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesi'ne göndermiştir. 

18 Haziran 2002 tarihinde, Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesi, su isale hattının inşasına ilişkin resmi belgeler başta olmak üzere delilleri göz önünde bulundurarak, İSKİ'nin taşınmazın kendi adına tescili için yapmış olduğu talebi kabul etmiştir. Mahkeme, 2942 No.lu Kanun'un 38. maddesince öngörülen yasal sürenin dolması nedeniyle başvuranın taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının sona erdiğine karar vermiştir. 

Başvuran temyize gitmiştir. Arsanın önceki sahibiyle ilgili bir davaya atıfta bulunan başvuran, diğer hususlar meyanında, söz konusu su isale hattının 13324 parsel numaralı arsanın değil bir başka arsanın altından geçtiğini ve 1993 yılında tapu kaydına şerh konması nedeniyle 2942 No.lu Kanun'un 38. maddesinde öngörülen yasal sürenin dolmadığını belirtmiştir. 

Yargıtay, 10 Aralık 2002 tarihinde ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır. Başvuranın karar düzeltme talebi 17 Mart 2003 tarihinde reddedilmiştir. Söz konusu karar 8 Nisan 2003 tarihinde başvurana tebliğ edilmiştir.

B.Sonraki gelişmeler

10 Nisan 2003 tarihinde, Anayasa Mahkemesi 2942 No.lu Kanun'un 38. maddesini iptal etmiştir. 

Belirtilmeyen bir tarihte, başvuran, diğer hususlar meyanında, kendi araştırmalarına göre su isale hattının 13324 parsel numaralı arsanın altından geçmediği ve önceki mahkeme kararının hatalı resmi belgelere ve devlet memurlarının yalan beyanlarına dayandığı gerekçesiyle Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesi'nden yargılamanın yeniden yapılmasını talep etmiştir. 

11 Aralık 2003 tarihinde, Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesi, başvuranın önceki yargılamada benzer taleplerde bulunduğu, bu tür davalarda resmi belgeler mevcutken söz konusu arazinin kazılarak incelenmesine gerek olmadığı ve 2942 No.lu Kanun'un 38. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından sonradan iptal edilmesine rağmen bunun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gerekçeleriyle başvuranın talebini reddetmiştir. 

Başvuranın temyiz talebi ve sonradan yaptığı karar düzeltme talebi, sırasıyla 17 Mayıs 2004 ve 28 Eylül 2004 tarihlerinde Yargıtay tarafından reddedilmiştir. 

2004 yılında, Ümraniye Sulh Hukuk Mahkemesi, başvuranın talebi üzerine yerinde inceleme yapmıştır. Görevlendirilen bilirkişiler söz konusu su isale hattının başvurana ait taşınmazın değil onun yanındaki taşınmazın altından geçtiği sonucuna varmışlardır. 

2008 yılında, Ümraniye Sulh Hukuk Mahkemesi, İSKİ'nin talebi üzerine, arsa üzerinde bir başka inceleme gerçekleştirmiştir. Görevlendirilen bilirkişiler, su isale hattının 13324 parsel numaralı taşınmazın değil onun yanındaki taşınmazın altından geçtiği sonucuna varmışlardır.

HUKUK

I.LOCUS STANDI (DAVA EHLİYETİ)

AİHM, başvuranın 11 Haziran 2009 tarihinde vefat ettiğini ve varislerinin (Emine Efendioğlu, Ali Rıza Efendioğlu, Abdul Hadi Efendioğlu, Veysel Efendioğlu, Muzaffer Efendioğlu ve Feyza Efendioğlu) başvuruyu takip etmek istediklerini ifade ettiklerini kaydeder. Hükümet, söz konusu duruma itiraz etmemiştir. Sonuç olarak, AİHM, varislerin söz konusu yargılamayı başvuranın yerine devam ettirebileceklerine karar verir. Ancak, Şükrü Efendioğlu'ndan başvuran olarak bahsedilmeye devam edilecektir. 

II.KABULEDİLEBİLİRLİK

Hükümet, AİHS'nin 35/1 maddesinde öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi kuralına uyulmadığı gerekçesiyle AİHM'den başvurunun reddini talep etmiştir. Hükümet, bu bağlamda, başvuranın şikayetini ulusal mahkemeler önünde dile getirmediğini ve taşınmazının de facto kamulaştırılması veya kanuna aykırı bir şekilde kullanılması nedeniyle tazminat talebinde bulunmadığını ileri sürmüştür. Hükümet, ayrıca, başvuranın araziyi işgal davası, iptal davası veya haksız fiil davası açabileceğini iddia etmiştir. 

Başvuran, yukarıdaki iddialara cevap vermemiştir. 

AİHM, önceki davalarda Hükümet'in benzer iddialarını inceleyip reddettiğini hatırlatır (I.R.S. ve Diğerleri / Türkiye, no. 26338/95; Börekçioğulları (Çökmez) / Türkiye, no. 58650/00). AİHM, söz konusu davada, yukarıdaki kararlarda varmış olduğu sonuçtan ayrılmasını gerektirecek herhangi bir özel koşul bulunmadığı kanaatindedir. Sonuç olarak, AİHM, Hükümet'in ön itirazını reddeder.

Ayrıca, AİHS'nin 35/3 maddesi uyarınca başvuranın şikayetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığını kaydeden AİHM, ayrıca başka açılardan bakıldığında da kabuledilemezlik unsuru bulunmadığını tespit eder. Bu nedenle şikayet kabuledilebilir niteliktedir. 

III.1 NO.LU PROTOKOL'ÜN 1. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

Başvuran, tazminat ödenmeden taşınmazının elinden alınmış olması nedeniyle AİHS'nin 1 No.lu Protokolü'nün 1. maddesinin ihlal edildiği konusunda şikayetçi olmuştur. 

A.Tarafların ifadeleri

Hükümet, başvurana ait tapu kaydının iptalinin ve taşınmazın İSKİ adına tescilinin iç hukuka uygun olduğunu ve AİHS'nin 1 No.lu Protokolü'nün 1. maddesinde her koşulda tam tazminatın ödeneceğine dair bir ibare bulunmadığını ileri sürmüştür. 

Başvuran, tam tazminat ödenmeden mülkiyet hakkından mahrum bırakılmasını gerektiren herhangi bir kamu çıkarı bulunmadığını ifade etmiştir. Başvuran, bu bağlamda, 2942 No.lu Kanun'un 38. maddesinin sonradan Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini ifade etmiştir. Ayrıca, taşınmazının altından su isale hattının geçmediğinin çok net olduğunu kaydeden başvuran, yetersiz soruşturma nedeniyle tazminat ödenmeden taşınmazının elinden alındığını ifade etmiştir. 

B.AİHM'nin değerlendirmesi

AİHM, 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesine ilişkin kararlarda belirlediği temel ilkelere atıfta bulunur (Börekçioğulları (Çökmez) / Türkiye). AİHM, söz konusu davayı bu ilkeler ışığında inceleyecektir.

Söz konusu davada, taşınmazın başvuran adına kayıtlı olduğu konusu tartışmalı değildir. Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararıyla tapu kaydı İSKİ adına tescil edilmiştir. Söz konusu karar 10 Aralık 2002 tarihinde Yargıtay tarafından onanmıştır. Dolayısıyla, 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin 2. cümlesi uyarınca, ulusal mahkemeler tarafından verilen karar, açık bir şekilde başvuranın taşınmazının elinden alınmasına neden olmuştur. Bu nedenle, AİHM, söz konusu müdahalenin 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesine dayanıp dayanmadığını incelemelidir. 

AİHM, Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesi'nin söz konusu taşınmazın İSKİ adına tescili yönündeki kararının, 4 Kasım 1983 tarihinde yürürlüğe giren 2942 No.lu Kanun'un 38. maddesine dayanması nedeniyle kanunla öngörüldüğüne karar verir. AİHM, bu bağlamda, başvuranın, 2004 ve 2008 tarihli bilirkişi raporlarına atıfta bulunarak, ulusal mahkemelerin 2942 No.lu Kanun'un 38. Maddesi uyarınca söz konusu taşınmazın İSKİ'nin mülkiyetinde olduğu yönünde vermiş oldukları kararı eleştirdiğini kaydeder. Ancak, söz konusu dava koşullarında, incelenmesi gereken temel sorunun "orantılılık" (izlenen amaç ile kullanılan yollar arasında adil bir denge bulunması) olması nedeniyle, AİHM'nin bu konuyla ilgili olarak bir taraf seçmesine gerek yoktur. 

AİHM, bu davada, başvuranın söz konusu taşınmaza ait tapu kaydının, 2942 No.lu Kanun'un kamulaştırma tarihinden itibaren 20 yıl içerisinde kamulaştırmaya karşı tazminat davası açılabileceğini öngören 38. maddesi uyarınca, Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü adına tescil edildiğini hatırlatır. Geriye dönük olarak bu hükmü uygulayan ulusal mahkemeler, başvuranı tapu kaydının iptali karşılığında tazminat elde etme imkanından mahrum bırakmışlardır. AİHM, bu bağlamda, daha önce benzer davaları incelediğini ve iyi niyetle edinilen ancak 2942 No.lu Kanun'un 38. maddesi uyarınca tazminat ödenmeksizin Devlet mülkiyetine geçirilen taşınmazlara ait tapu kayıtlarının iptali nedeniyle 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ihlalini tespit ettiğini hatırlatır (İnci (Nasıroğlu) / Türkiye, no. 69911/01; Börekçioğulları (Çökmez) ve Diğerleri; I.R.S. ve Diğerleri). AİHM, söz konusu davada bu tespitinden ayrılması için herhangi bir gerekçe bulunmadığı kanaatindedir. 

Dolayısıyla, AİHM, 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ihlal edildiğine karar verir.

IV. İHLAL EDİLDİĞİ İDDİA EDİLEN DİĞER AİHS MADDELERİ

Başvuran, ayrıca, AİHS'nin 6. ve 7. maddeleri uyarınca, ilk derece mahkemesinin davanın esasına ilişkin karar verme şekli konusunda şikayetçi olmuştur. Başvuran, özellikle, ilk derece mahkemesinin isale hattının başvuranın taşınmazının altından geçip geçmediği konusunda yeterince araştırma yapmadan karar verdiğini ileri sürmüştür. 

AİHM, başvuranın şikayetlerinin yalnızca AİHS'nin 6. maddesi bağlamında incelenmesi gerektiği kanaatindedir. Ayrıca, dava olaylarını, tarafların ifadelerini ve 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ihlal edildiği yönündeki tespitini göz önünde bulunduran AİHM, söz konusu başvuruda ortaya konan temel hukuki sorunu incelediği kanaatindedir. Dolayısıyla, AİHM, başvuranın 6. madde uyarınca yaptığı diğer şikayetle ilgili olarak ayrıca karar vermesine gerek olmadığı sonucuna varır (Günaydın Turizm ve İnşaat Ticaret Anonim Şirketi / Türkiye, no. 71831/01; K.Ö. / Türkiye, no. 71795/01; Mehmet ve Suna Yiğit / Türkiye, no. 52658/99; Uzun / Türkiye, no. 37410/97). 

V.AİHS'NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI

AİHS'nin 41. maddesine göre:

"Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder."

A.Tazminat

Başvuran, maddi tazminat olarak, başvuru tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte 899,222 Euro, manevi tazminat olarak 100,000 Euro talep etmiştir. Başvuran, maddi tazminat talebini, söz konusu yargılama kapsamında inşaat mühendisi Sevim Ünal tarafından 24 Haziran 2008 tarihinde hazırlanan ve Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sunulan bilirkişi raporuna dayandırmıştır. 

Hükümet, talep edilen miktarlara itiraz etmiştir. Hükümet, taşınmazın değerinin gerçek olmayan hesap ve tahminlere dayandığını ileri sürmüştür. 

Başvuranın maddi tazminat talebiyle ilgili olarak Hükümet tarafından iddianın aksini destekleyici herhangi bir belge ortaya konmaması nedeniyle, dava dosyasında yer alan bilirkişi raporlarını, fotoğrafları, haritaları, davanın koşullarını ve özellikle söz konusu taşınmazın geçmişte ve günümüzde umumi yol olarak kullanılmasını göz önünde bulunduran AİHM, başvuranın haklı beklentilerini karşılayacak götürü bir miktarın belirlenmesinin uygun olacağı kanaatindedir. Dolayısıyla, AİHM, bu başlık altında, başvuranın varislerine ortaklaşa 350,000 Euro ödenmesine karar verir.

Başvuranın manevi tazminat talebiyle ilgili olarak, AİHM, söz konusu dava koşullarında tespit edilen ihlalin tek başına yeterli adil tatmin oluşturduğuna karar verir.
B.Yargılama masraf ve giderleri

Başvuran, ayrıca, yerel mahkemeler ve AİHM önünde yapmış olduğu yargılama masraf ve giderleri için 560 Euro talep etmiştir. Başvuran, talebini destekleyen belgeler sunmuştur. 

Hükümet, talep edilen miktara itiraz etmiştir.

AİHM'nin içtihadına göre, bir başvuran gerçekliğini ve gerekliğini kanıtladığı miktarlardaki yargı giderlerini elde edebilir. Söz konusu davada, elindeki bilgileri ve yukarıdaki ölçütleri göz önünde bulunduran AİHM, başvuranın talep ettiği miktarın tamamının ödenmesine karar verir. 

C.Gecikme Faizi

AİHM, gecikme faizinin, Avrupa Merkez Bankası'nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına üç puanlık bir artış eklenerek belirlenmesini uygun görmektedir.

BU GEREKÇELERE DAYANARAK, AİHM OYBİRLİĞİ İLE

1.Başvurunun kabuledilebilir olduğuna;

2.1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ihlal edildiğine;

3.AİHS'nin 6. maddesi uyarınca yapılan şikayetin ayrıca incelenmesine gerek olmadığına;

4.(a)AİHS'nin 44. maddesinin 2. paragrafı gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirası'na çevrilmek üzere ve her türlü vergi ve kesintiden muaf tutularak Savunmacı Hükümet tarafından başvuranın varislerine maddi tazminat olarak ortaklaşa 350,000 Euro (üç yüz elli bin Euro), yargılama masraf ve giderleri için ortaklaşa 560 Euro (beş yüz altmış Euro) ödenmesine;

(b)Yukarıda belirtilen üç aylık sürenin sona erdiği tarihten itibaren ödemenin yapılmasına kadar, Avrupa Merkez Bankası'nın o dönem için geçerli olan marjinal kredi kolaylığı oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına;

5.Adil tatmine ilişkin diğer taleplerin reddedilmesine karar vermiştir.

İşbu karar İngilizce olarak hazırlanmış ve AİHM İçtüzüğü'nün 77. maddesinin 2. ve 3. paragrafları gereğince 27 Ekim 2009 tarihinde yazılı olarak bildirilmiştir.